top of page

Hz. Muhammed'in Vefatı Sonrası İslam Toplumunun Vaziyeti

Güncelleme tarihi: 23 Ara 2024

Hz. Muhammed'in Vefatı ve Sonrası

Hz. Muhammed'in Vefatı Sonrası İslam Toplumunun Vaziyeti

Allah'ın kulu ve elçisi Hz. Muhammed İslam'ı yaymak adına bin bir badirelere göğüs gerdi. Doğduğu memleketini terk etti. Akrabaları ve içinde bulunduğu toplumu tarafından dışlandı. O zamanlar belki benim köyüm kadar olan bir yerde, herkesin birbirini tanıdığı ve toplumun normlarının olduğu bir yerde böylesi bir işe kalkışmak için ya deli olmanız ya da gerçekten Allah tarafından görevlendirilmeniz gerekir. Tebliğin başlamasından sonra olanlara bir bakın. Savaşlar, işkenceler, mecburi göçlere sürüklenmek ve daha nicesi. Tüm bunlar Allah'ın tek ve gerçek dini İslam'ın yayılması için bizlerin sınavlarıydı. Tarih, insanoğlunun hem zaferlerini hem de trajedilerini saklayan bir aynadır. İslam’ın erken dönemine baktığımızda, hem ilahi vahyin rehberliğiyle şekillenen büyük başarılar hem de insanın zayıflıklarının yol açtığı derin acılar görürüz. Bu yazıda, İslam’ın ilk yüzyılında yaşanan önemli olaylara eleştirel bir bakış sunarken, bu olaylardan nasıl dersler çıkarabileceğimizi ve geleceğe dair nasıl umutlar besleyebileceğimizi ele alacağız.


632: Peygamberin Vefatı ve Toplumdaki Belirsizlik

632 yılında Peygamber Muhammed’in vefatı, İslam toplumunda derin bir boşluk bıraktı. Henüz yeni yayılan dinimiz, liderlik konusunda bir belirsizlikle karşı karşıya kaldı. Bu durum, Hz. Ebubekir’in halife seçilmesiyle geçici olarak çözüldü. Ancak bu belirsizlik, ilerleyen yıllarda toplumu derinden sarsacak çekişmelerin de temelini attı. Bu süreç, liderliğin sadece bir otorite meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olduğunu anlamamıza vesile olmalıdır.


644: Hz. Ömer'in Şehadeti

Hz. Ömer İranlı, Ebu Lu'lu (Fîrûz) tarafından Medine'de sabah namazı sırasında şehit edildi. Firuz'un, vergilerden şikayetçi olduğu söylenir, ancak bu konuda farklı rivayetler mevcuttur. Hz. Ömer’in şehit edilmesi, İslam tarihindeki ilk siyasi suikastlardan biridir. Onun adaletli yönetimi, İslam toplumunda önemli bir yer edinmişti. Kaynak: Taberî Tarihi


656: Hz. Osman'a Baskın

Hz. Osman’ın döneminde yönetim politikalarının halk tarafından eleştirilmesi, bir isyana yol açtı. Hz. Osman’ın öldürülmesiyle sonuçlanan bu süreç, yöneticilerin halkın taleplerine duyarlı olması gerektiğini açıkça gösteriyor. Kaynak: İbn Sa'd - Tabakât


656-657: Cemel ve Sıffin: İç Savaşın Acı Gerçekleri

Hz. Ali ve Hz. Aişe arasında yaşanan Cemel Savaşı, Peygamber’in en yakınlarının bile bir noktada çatışma yaşayabileceğini ortaya koydu. Takiben, Hz. Ali ile Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşı, on binlerce Müslümanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu savaşlar, dini ve siyasi liderlerin uzlaşı kültürünü geliştirmelerinin önemini bir kez daha hatırlatıyor. Kaynak: İbnü'l-Esir - El-Kâmil fi't-Tarih.


657: Ali ile Muaviye'nin Sıffin Savaşı

Sıffin Savaşı, Hz. Ali ile Şam Valisi Muaviye arasında gerçekleşti. Savaşın tam olarak kaç kişinin öldüğüne dair farklı rivayetler vardır, ancak çok kanlı geçtiği bilinir. Savaş sonuçsuz kalmış ve Hakem Olayı ile sonlandırılmıştır. Hakem Olayı, Hz. Ali ile Muaviye arasında bir hakem heyeti kurulmasıyla sonuçlanan bir uzlaşma çabasıydı. Bu olayın ardından bazı Müslümanlar, Hz. Ali'nin bu karara boyun eğmesini eleştirerek Hariciler grubunu oluşturdu. Hz. Ali, bu grupla da savaşmak zorunda kaldı. Kaynak: İbn Kesir - El-Bidaye ve'n-Nihaye | Taberî Tarihi


661: Hz. Ali'nin suikasti ve ölümü.

Hz. Ali, Haricilerden bir kişi tarafından Kufe'de mescidde sabah namazı kılarken saldırıya uğradı ve birkaç gün sonra vefat etti. Kaynak: İbn Ebi'l-Hadid - Nehcü'l-Belâga Şerhi.


670: Hasan'ın zehirlenmesi.

Bu bilgi, Şii kaynaklarda yaygın olarak kabul görmektedir. İddiaya göre Hz. Hasan, karısı tarafından zehirlenerek öldürüldü. Kaynak: Şeyh Müfid - Kitabü'l-İrşad.


680: Kerbela Olayı

Kerbela’da yaşanan trajedi, İslam tarihinin en karanlık sayfalarından biridir. Peygamber torunu Hz. Hüseyin’in ve beraberindeki masumların katledilmesi, insanoğlunun iktidar hırsının nelere mal olabileceğini gözler önüne seriyor. Ancak Kerbela, aynı zamanda adalet ve direnişin sembolü olarak günümüze kadar gelen güçlü bir miras bırakmıştır. Kaynak: Taberî Tarihi | İbnü'l-Esir - El-Kâmil.


689: Harre ve Mekke Kuşatması: Zulmün Sınırları

Harre Olayı ve Mekke’nin kuşatılması, İslam tarihindeki zulmün doruk noktaları olarak karşımıza çıkar. Medine’nin yağmalanması ve Kabe’nin mancınıklarla taşlanması, siyasi çekişmelerin ne kadar yıkıcı olabileceğini gösterir. Ancak bu olaylar, İslam toplumunda yeniden birliği ve kardeşliği inşa etmenin önemini de gözler önüne sermiştir. Kaynak: İbnü'l-Esir - El-Kâmil.


692: Mekke'nin kuşatılması ve Abdullah bin Zübeyr'in ölümü.

Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan, Haccac'ı Mekke'yi alması için gönderdi. Kuşatma sırasında Kabe zarar gördü ve Abdullah bin Zübeyr öldürüldü. Kaynak: Taberî Tarihi, İbn Kesir - El-Bidaye ve'n-Nihaye.


Hz. Muhammed'in Vefatından 20 Yıl Sonra
Hz. Muhammed'in Vefatından 20 Yıl Sonra

Umutla Geleceğe Bakmak

Bu olaylar, insanlık tarihindeki trajedilerin dinî bir toplumu bile nasıl etkileyebileceğini göstermektedir. Ancak aynı zamanda, bu travmaların bize önemli dersler sunduğunu da unutmamalıyız. İslam toplumunun tarih boyunca karşılaştığı zorluklara rağmen bir araya gelme ve yeniden yapılanma çabaları, insan iradesinin ve inancının gücünü kanıtlıyor.


Bugün, bu trajedilerden çıkarılacak derslerle daha adil, şeffaf ve uzlaşıya dayalı bir yönetim kültürü inşa edebiliriz. Aynı zamanda, farklı görüşlere sahip bireylerin bir arada yaşama kapasitesini artıracak diyalog zeminleri oluşturabiliriz. Geçmişin hatalarını unutmadan, aynı zamanda bu hataları birer basamak olarak kullanarak daha parlak bir geleceğe yürüyebiliriz.


Sonuç olarak, Hz. Muhammed'in Vefatı sonrası İslam toplumunun vaziyetini yalnızca bir hatalar ve acılar kaydı olarak görmemeliyiz; aynı zamanda bir umut ve direniş hikayesi olarak görmeliyiz. İslam’ın erken dönem trajedilerinden alınacak derslerle, insanlık onuruna ve adaletine dayalı bir toplumu yeniden inşa edebiliriz. Bugün biz bu zorluklarla dahi karşılaşmamışken o gün yaşayanlardan ve yaşananlardan daha büyük bir gaflet ve dalalet içerisindeyiz. Ahir zaman toplumu olarak, görevlerimizi yerine getirmekten biçare bir haldeyiz. Dinimizin vecibelerini yerine getirmek yerine saçma sapan bazı tabulara şeytan bizi sıkıştırmış bir vaziyette. Düşünün bugün toplumumuz belki beş vakit namazını kılmıyor, oruç tutmuyor, zekat vermiyor, harama ve helale dikkat etmiyoruz. Gıybet ediyor, komşuluk haklarını gözetmiyoruz. Ama bir şeyi asla yapmıyoruz. Domuz etini yemiyoruz. Bu söylediklerim sizi kinlendirmesin veya herkesi bu kefeye koyduğumu düşündürmesin. Ancak yukarıdaki olaylar İslamiyet'in dışındaki siyasi olaylardır. Hiç biri dinimizi kirletmeye yetecek kudrette değildir. Dünyanın en etkin insanlarının arasında gösterilen Hz. Peygamberimiz gibi bir şahsiyetin vefatı üzerine oluşan bu karmaşalar şeytanın biz müminlerin boşluğundan yararlanmasından başka bir şey değildir. Şeytanın ektiği bu nifak tohumları halen etkisini sürdürmektedir. Hayat geçip gidiyor ve biz şimdinin değerini unutup geçmiş ve gelecekle boğuşuyoruz. Allah'ın selameti üzerinize olsun.

Opmerkingen


bottom of page